Azinlik ve Azinlik Dernekleri
AZINLIKLAR VE AZINLIK DERNEKLERİAzınlıkların, özellikle Rumlar'ın İstanbul'a İtilaf kuvvetlerinin gelişinden sonra taşkın davranışlarından söz etmiştik. Osmanlı İmparatorluğu çöktüğüne göre "Büyük Yunanistan"ı gerçekleştirmek olanağı doğmuştu. 1814 yılında kurulmuş bulunan "Etniki Eterya" Derneği "Megalo İdea" için çalışmış ve 1829'da Yunanistan, İngiltere, Fransa ve Rusva sayesinde bağımsızlığını kazanmış ve Osmanlı İmparatorluğu'nun çöküş döneminde her fırsattan yararlanarak topraklarını genişletmişti. Girit başta olmak üzere Ege Adaları'nı Batı Anadolu Adaları'nı ve Balkan Savaşı'nda da Selanik dahil Makedonya'nın büyük bir kısmını ele geçirmişti. Girit Adası'nı Yunanistan'a kazandıran Yunan Başbakanı Venizelos Paris Barış Konferansı'nda İzmir başta olmak üzere bütün Batı Anadolu'yu Yunanistan'a katmak için uğraşırken, Trakya ve "Bizans'ın eski başkenti İstanbul" üzerindeki emellerini de saklamıyordu. İstanbul Rumlar'ın taşkınlıklarının yanı sıra, gizli Rum dernekleri kurularak "Büyük Ideal" için çalışmaya başladılar. Bunların en önemlisi "Mavri Mira" (Kara Gün) idi.Doğrudan Yunan Hükümeti'nin maddi ve manevi desteği ile bu dernek Fener Patrikhanesi aracılığı ile büyük destek bulmuştu. Rum okullarının izci örgütlerini de emrine alan dernek, Rumlar'ı silahlandırıp tedhiş hareketleri yapıyordu. Yunan Kızıl Haç'ı ve Göçmenler Komisyonu da bu dernekle çalışmakta idiler. İstanbul ve Trakya'da birçok cinayet ve ırza geçme olayları yaparak tedhiş yaratan dernek, Ege ve özellikle Anadolu'da Pontusçuluğu destekliyordu. Patrikhane de İstanbul'un Yunanistan'a verilmesi veya uluslararası bir yönetime konmasını Lloyd George'den istemişlerdi.
Bu derneğin yanı sıra, onun desteğini gören diğer bir dernek "Pontus Derneği" idi. Rize'den İstanbul'a kadar uzanan kıyı şeridinde (özellikle merkez Samsun-Trabzon) olan yörede bir Pontus Devleti kurmak istiyordu. Samsun yöresindeki Rumlar'ın bir bölümü daha I.Dünya Savaşı içinde askere gitmeyip silahlanarak eşkiyalığa başlamışlardı. Ateşkes'ten sonra ise örgüt daha da güçlendi. Rusya'dan getirilen göçmenlerle de sayıları arttı. İtilaf Devletleri de bunları koruduğu için olaylar büyüdü.(İleride bu konudan iç ayaklanmalar bölümünde ayrıca söz edilecektir).
Azınlıkların yıkıcı çalışmaları içinde önemli bir yeri de Ermeniler alıyordu. Mondros Ateşkesi'nin "Altı Ermeni Vilayeti" sözü, Ermenistan kurulması için önemli bir adımdı. Birinci Dünya Savaşı içindeki "Tehcir" olayı yüzünden İtilaf Devletleri'nin ilgisini ve şimdi de koruyuculuğunu kazandılar. Rumlarla da işbirliği yaparak güçlenmeye çalıştılar. Yalnız Ermeniler de Trabzon üzerinde hak iddia ediyorlardı. Padişah'ın Ermenilerin haksızlığa uğramış oldukları biçimindeki beyanatı da, onlara güç verdi. Mavri Mira ile sıkı ilişki kurdular. Tehcir suçlusu ilan edilen Boğazlıyan Kaymakamı Kemal Bey'in İstanbul Sıkı Yönetim Mahkemesi'nce mahkum edilip, 10 Nisan 1919'da idam edilmesi Ermeni'lere umut verdi. Haklarını ileri sürerek,30 Kasım 1918'de İtilaf Devletleri'ne başvurarak tam bağımsız bir Ermenistan kurulmasını ve İtilaf Devletleri ve Cemiyet-i Akvam'ın himayesini istediler. Patrik Zaven Efendi de Paris ve Londra'ya giderek Ermeni sorununu görüştü. 26 Şubat 1919'da da "Onlar Konseyi"nde Ermeni isteklerini savunarak Maraş, Kilikya, İskenderun ve "Altı Ermeni Vilayeti" ile Trabzon ilinin bir kısmını da içine alan büyük Ermenistan isteklerini ileri sürdüler. İtilaf Devletleri silahlı kuvvetleri aracılığı ile de tehcir edildikleri topraklara dönmek istediler. Hiçbiri bu kuvveti vermeye yanaşmadı. Suriye'den Doğu Anadolu'ya böyle bir yolculuğun sıkıntılarını ve Türk Ulusu'nun direnmesini göze almak gerekiyordu. Fakat Başkan Wilson Ermeniler'in savunucusu oldu. Fransız basını ise Kilikya, İskenderun ve Maraş yöresinin Suriye'ye ait olduğunu ileri sürdü. Fransız Hükümeti Kilikya ve İskenderun üzerindeki isteklerini kabul etmemekle beraber, Anadolu'da nüfus üstünlüğüne sahip olduklarını ileri sürerek Barış Konferansı'na asılsız nüfus listeleri verdiler. Oysa Amerikan İstihbarat Şubesi Başkan Wilson'a 21 Ocak 1919'da verdikleri raporda, Ermeniler'in en çok bulundukları yerlerde bile ancak nüfusun % 30-35'ni oluşturduklarını bildirdi. En son ve en gerçek Amerikan araştırması General Harbord tarafından 1919 yılı sonunda hazırlanmıştı. Hemen tüm Doğu Anadolu'yu inceleyen Harbord, Ermenilerin hiç bir zaman çoğunluk olmadığını bildirdi. İngiltere Başbakanı Lloyd George bile Ermeni isteklerini aşırı buluyordu. Buna rağmen 14 Mayıs'ta Dörtler Konseyi'nin toplantısında A.B.D.,İngiltere, Fransa ve İtalya arasında kararlaştırılacak sınırlar içinde ve manda idaresi altında, Ermeniler'in azınlıkta olduklarını bildiği Akdeniz'den Karadeniz'e uzanan ve Ermeni isteklerini kapsayan topraklar üzerinde Ermenistan kurulmasını önerdi. Ermeniler'in isteklerinin bu derece ileri gitmesinde İstanbul Hükümeti'nin sorumsuz ve aciz politikasının da etkisi vardı. İstanbul Hükümeti Şubat 1919'da Osmanlı Devleti sınırları içinde Ermeniler'e özerklik, hatta bazı yerlerde nüfus mübadelesi yapmayı önermişti. Fakat Ermeniler bağımsızlık istedikleri için bunu kabul etmemişlerdi. Çünkü Osmanlı Devleti'nin çaresizliğini görüyor ve isteklerini büyük devletlere kabul ettirmeye çalışıyorlardı.
Azınlıklar içinde Yahudiler de yüzyıllar önce İspanya'dan katliamdan kaçıp, kendilerine kapılarını açan Türklere karşı Rumlarla işbirliğine girdiler. Bütün Yahudiler olmamakla birlikte Hahamhane, Patrikhane ile birlikte çalışıyordu. "Alyans İsrailit" adlı İstanbullu Yahudilere ait gençlik örgütü faaliyette idi.