Moskova Antlasmasi
MOSKOVA ANTLAŞMASI(16 MART 1921)
Türk-Sovyet ilişkilerinden ileride ayrıca söz edileceği için burada yalnızca Moskova Antlaşması'nın hazırlanışı ve önemi üzerinde duracağız.
B.M.M. açıldığında M. Kemal Sovyetlere dostluk önerisinde bulunmuştu. Fakat Sovyetler Birliği bu sıralarda, içte karşı devrimci güçlerle ve dışta da Polonya ile savaşıyordu. Diğer yandan İngiltere, 1917 Ekim Devrimi sonrası, Çarlık dönemi borçlarını ret eden Bolşevikler'e ekonomik ambargo uygulamaya başlamıştı. Türkiye'nin tam bağımsızlık ilkesinden ödün vermeden dış ilişkilere hazır olması tezi de Sovyetlerin hoşuna gitmemişti. Emperyalizme karşı savaşan Türkiye'nin Sovyetleşebileceği umudunu duymuştu. Ermeni konusundaki yaklaşımları da Türkiye ile Sovyetler arasındaki ilişkilerin olumlu gelişmesini engellemişti. Birinci İnönü Savaşı'nın kazanılması Sovyetlerin Türkiye'ye daha çok yakınlaşmasını hazırladı. Ermeni konusunda ise sorun çözülmüştü. Londra'da İngilizler ile ticari bir antlaşma imzalamak üzere olan Sovyetler, İngilizleri kuşkulandırmamak için Türkiye ile görüşmelerini geciktirdi. İngiliz Başbakanı Lloyd George'u anlaşmaya Sovyetlerin Kemalistlere yardım etmemeleri hükmünü koydurmak istediyse de Sovyetler bunu ret ettiler. Ticari antlaşmayı saklayan Sovyetler daha rahat duruma geldiler. Fakat Londra Konferansı'na T.B.M.M. delegelerinin katılmasını, Türkiye'nin Emperyalistlerle anlaşmak istediği biçiminde yorumlayan Sovyetler bu sebeple olumlu bir sonuca ulaşmakta geciktiler. 8 Kasım 1920'de Moskova Elçiliği'ne atanan Ali Fuat Paşa'nın çalışmaları sonunda Türkiye ile Sovyetler Birliği 16 Mart 1921'de Moskova Antlaşması'nı imzaladılar.
Antlaşmanın hükümlerine göre:
1- İki taraftan birinin tanımadığı devletlerarası bir senedi diğeri de tanımayacaktır(Madde 1).
2- Sovyetler Birliği Misak-ı Milli'yi tanıyorlar(Madde 1).
3- Osmanlı Devleti ile Çarlık Rusyası arasında imzalanmış olan antlaşmalar hükümsüzdür(Madde 6).
4- Sovyetler kapitülasyonların kaldırılmış olmasını kabul ediyorlar (Madde7).
5- İki devlet aralarındaki ilişkileri sıklaştıracak iktisadi, mali ve sair antlaşmalar yapmayı kabul ediyorlardı.
6- Sovyetler, Türkiye Büyük Millet Meclisi ve Ermenistan ve Gürcistan arasında imzalanmış antlaşmalara göre tespit edilmiş olan sınırı, Batum Gürcistan'a geri verilmek şartıyla, tanıdılar. Ancak Türkiye Batum Limanı'nı serbestçe kullanabilecek ve bölge halkına geniş bu özerklik verecekti(Madde 2).
7- Boğazların bütün devletlerin ticaret gemilerine açık kalmasını sağlamak amacıyla Karadeniz'e kıyısı olan Devletlerin temsilcilerinin katıldığı bir konferansta konunun ele alınması prensip olarak kabul edildi. Fakat bu konferansta Türkiye'nin İstanbul üzerindeki egemenliğini tehdit eden kararlar alınmayacaktı (Madde 5).
8- Rusya elinde bulunan bütün esrirleri üç ay içinde iade edecektir (Madde l3).
Moskova Antlaşması Türkiye için büyük başarı idi. Büyük bir devlet T.B.M.M. Hükümeti'ni resmen tanıdı. Misak-ı Milli'yi ve Türkiye'nin kabul etmediği anlaşmaları (Sevr'i) kabul etmemeyi kabul etti. Her iki devlet de kendilerinden önceki (Çarlık Rusya ve Osmanlı Devleti) döneme ait antlaşmaların geçersiz olduğunu ilan ettiler. Yalnız, Batum Gürcistan'a, işin gerçeği Sovyetlere bırakılıyordu. Buna karşılık, Sovyetler Kars ve Ardahan'ın Türkiye'ye ait olduğunu kabul ettiler. Türkiye Doğu Cephesi'ndeki kuvvetlerini Batıya kaydırmak olanağına kavuştu. Türkiye, Sovyetler gibi büyük bir devletin, İtilaf Devletleri'ne karşı politik desteğini ve ayrıca Türkiye'ye silah, cephane, araç, ilaç v.s. göndermesini sağladı.
Moskova Antlaşması'nın imzalanmasından yedi ay sonra, Sovyetler Birliği'nin aracılığı ile Türkiye ve Kafkas Cumhuriyetleri arasında 13 Ekim 1921'de Kars Antlaşması imzalandı. Moskova Antlaşması'nın hükümlerinin bir tekrarı olan bu antlaşma ile Türkiye'nin doğu sınırı kesinlik kazandı . Bu arada Meclis Ulusal Mücadele'nin anlam ve önemini belirten iki olayı yaşadı. 12 Mart 1921'de İstiklal Marşı kabul edildi. 23 Nisan 1921'de de 23 Nisan günü "Ulusal Bayram" olarak ilan edildi.
İSTİKLAL MARŞI
Milli Eğitim Bakanlığı İstiklal Savaşı'nın anlamını belirtecek ve yeni devletin bağımsızlığının sembolü olacak ulusal bir marş için 1921 yılı başında bir yarışma açtı ve 500 TL. ödül koydu. Yarışmaya 724 şiir katıldı. Mehmet Akif Ersoy, yarışmada para olduğu için katılmadı. Bakan Hamdullah Suphi (Tanrıöver) Bey 5 Şubat'ta Mehmet Akif Bey'e bir mektup yazarak, para konusunun çözümleneceğini, endişe etmemesini ve yarışmaya katılmasını istedi. Bunun üzerine M. Akif Bey'in "Kahraman Ordumuza" ithaf ettiği şiiri "İstiklâl Marşı" adıyla resmi marş olarak 12 Mart 1921'de Meclis'te coşkun gösterilerle kabul edildi. Marş Meclis'te bir çok kere tekrar tekrar okundu. Cumhuriyet döneminde ise bestesi yapıldı. Bugün çalınan beste 1930'da kabul edilen, Cumhurbaşkanlığı Orkestrası Şefi Zeki Öngör'ün bestesidir.
23 NİSAN ULUSAL BAYRAM
23 Nisan 1920'de B.M.M.'nin açılması ile ulusal egemenliğe dayanan yeni bir devlet kurulmuş oluyordu. M. Kemal Atatürk'ün "23 Nisan, Türkiye ulusal tarihinin başlangıcı ve yeni bir dönüm noktasıdır. Bütün bir husumet dünyasına karşı ayaklanan Türkiye halkının Türkiye Büyük Millet Meclisi'ni vücuda getirmek hususunda gösterdiği harikayı ifade eder." diyerek ulusal iradenin eseri olarak gösterdiği bu günün anlamını belirtmek için M. Kemal'in arkadaşları, 23 Nisan 1921 tarihinde Meclis'e bu büyük günün "İyid-i Milli" olarak kabulü için önerge verdiler. Öneriyi yapanlar ulusal bayramın üzerinde hiç bir bayramın bulunmadığını belirtirken, karşı olan gericiler, "Böyle ulusal yürüyüşlerin bayram olmamasını ve dini itikatlar varken ulusal bayrama gerek olmadığını..." ileri sürdüler. Fakat bunların azınlıkta kalması üzerine, yapılan yeni bir öneri ile "İyid-i Milli" sözü sadeleştirilerek "Ulusal Bayram" şeklinde kabul edildi.