Metin Altıok
METİN ALTIOK hayatı ve şiirleri1940 yilinda Izmir’de dogdu. Ilk ve orta ögrenimini burada tamamladi. Ankara’da Dil ve Tarih Cografya Fakültesi Felsefe Bölümü’nden mezun oldu. Memurluk ve ögretmenlik yapti. Siirleriyle tanindi. 2 Temmuz 1993 günü Sivas Madimak Oteli’nde yakilan aydinlarimizdan biriydi. Metin Altiok, bir siir serüveninin kahramani olarak siirsevenlerin gönlünde yasiyor simdi.
SARIL BANA
Bu yaşa geldim içimde bir çocuk hâlâ Sevgiler bekliyor sürekli benden. İnsanın bir yanı nedense hep eksik Ve o eksiği tamamlayayım derken Var olan aşınıyor azar azar zamanla. Anamın bıraktığı yerden sarıl bana Anıların kar topluyor inceden Bir yorgan gibi geçmişimin üstüne. Ama yine de unutuş değil bu Sızlatıyor sensizliği tersine. Senin kim olduğunu bile bilmezken. Sevgiden caydığım yerde darıl bana.
BEN ŞİMDİ BİRAZ
Ben şimdi biraz da Senin için görüyorum; Gökyüzünün parlak Bakış seken mavisini. Ben şimdi biraz da Senin için duyuyorum; Gecenin o sarsak Yokuş çıkan ezgisini. Ben şimdi kanayarak Senin için yaşıyorum; Sazan derisi gibi Günlerimi külle soyarak.
YANYANA
Sevgiyle yapılmış bir yama Kaplamış yırtığını yanağımın Rengi pek tutmasa da. Sanki yüzüme akmış yüzün Başını başıma dayadığında. Seninle yanyanayız Eğri bir aynanın karşısında. İsli titrek bir lamba Boğuşurken gölgeyle duvarda Acıyla ilmek ilmek Aşkımız yıllanıyor odalarda. Seninle yanyanayız Sessiz, yorgun ve ürkek Eğri bir aynanın karşısında.
BU BENİM
Bu benim garipliğim Bak ağacın çatalında; Rüzgarlı kuş yuvası Sallanır durur hâlâ. Bu benim hasretliğim Bak denizin dalgasında Gider gelir kıyıya Oynaşır durur hâlâ. Bu benim bezginliğim Bak duvarın sıvasında; Pul pul olmuş dökülür Dökülür durur hâlâ.
HANÇERİN SAPI
... Bekliyorum kaç zamandır; Uykusuzum, sabırsızım. Başımı acıtıyor Geceleri yastığım. Dilim kurumuş Bir su yatağı Katı sözcüklerle Dolu tozlu ağzım. Bakıyorum eski Fotoğraflara. Hafız Burhan dinliyorum Taş plaklardan. Bir pencere çarpıyor Viran yüreğimde Sıvalar dökülüyor Pervazından. Dörtnal giden Ürkek bir attan Düşüyorum da sanki Takılı kalıyor Ayağım üzengiye. Sürükleniyorum Sırtüstü Çalılar, dikenler içinde. Mevsim kışa dönüyor Hızar sesleri geliyor Dört bir yandan. Odun taşıyor Yorgun kamyonlar. Kuşlar da gitti. Çiçekler gelecek bahara Tohum saçıyor.
ÖN DEYİŞ
Bedenim üşür, yüreğim sızlar. Ah kavaklar, kavaklar. Beni hoyrat bir makasla Eski bir fotoğraftan oydular. Orda kaldı yanağımın yarısı Kendini boşlukla tamamlar. Omuzumda bir kesik el Ki durmadan kanar. Ah kavaklar, kavaklar Acı düştü peşime ardımdan ıslık çalar.
SON DEYİŞ
Dolaştım yıllardır şurda burda Ucuz otellerde kaldım. İğne iplik taşıdım yanımda Bir düzen tutturamadım. Kadınlar da oldu elbet yaşamımda Biri hariç hepsini bağışladım. Sınadım kendimi karşılıklı acıyla Ben hep ölüme ve aşka inandım. Bir şey var dokunur bana Yüzüme uymayan iğreti adım.
YIKICILAR GELDİ
Ve evin yüzü burkuldu Bir kıpırtı vardı şakaklarında. Yıkıcılar geldiler, çatıdan başladılar. Kiremitleri topladılar birer birer. Tahtaları söktüler, kanırtıp çivileri Ellerinde keserler. Anımsar mısın denize karşı oturmuştuk. İkimizde arkamızı dönmek istememiştik kıyıya. Susmuştuk uzun bir hesaplaşmayla. İki sevgili vardı yan masada Umurlarında bile değildi deniz Alınları birbirine değecekti az daha. Yıkıcılar geldiler Çıkardılar kapı ve pencerelerin pervazlarını. Kör gözleri ve açılmış ağzıyla Kaldı temelleri üstünde umarsız ev. Sıra balyozlardaydı artık Çelik iskeletini evin ortaya çıkarmak için. Benim göğüs kafesimde bir iskete İskeletimin bekçisi, içten bağlı kemiklerime. Sıçrayıp duruyordu ordan oraya Duyuyordum kıpırtısını içimde. Bir bulut geçiyordu senin gözlerinden. Oturuyorduk; ben kızgın çölüm, sen yıldızsın göğünle. Yıkıcılar geldiler; Düştü gürültüsüyle yüzü köhne evin Göründü bazı odaları ve iç duvarları. Aynı renklerle boyanmış sofası, isli mutfağı. Bir kesit kalmıştı geriye şimdi o evden Eski bir yaşantıyı simgeleyen Çıkıp yürümüştük kıyı boyu Benim sıvası dökük yüzüm, senin çocuk gözlerinle. Oysa sen yürümeyi sevmezsin. Nasılda değişmişti görünüşü Yıllardır görmediğimiz kentin Yürümüştük anısıyla eski cumbalı evlerin. Yıkıcılar geldiler, yıktılar bütün duvarları. Yalnız temel kaldı geriye ve birkaç tuğla kırığı. İş araçlarında artık Bir canavar ağzıyla deşmek için toprağı. Ve temizleyecekler kazılan yerlerde Bizden kalan balçığı.
AYKIRI SEVDA SÖZLERİ
1. Sevdiğim, tabutum, ak kefenim Derin ve dar mezar çukurum benim. 2. Yeni bir kalıba dök, beni arıt bir potada. Geçmişim saklı ama geleceğim ortada. 3. Kabahatinden daha büyüktür özürü Yüreğimin aşık olmaktan ötürü. 4. Sen vazgeçilmez kötü bir alışkanlıksın Cinnete ve ölüme karşı bir esrarsın. 5. En büyük yanlış bir kadına bağlanmaktır Gerçek aşk bir kadından kadınlara akmaktır. 6. Seni kuşanıp çıkarım sokaklara. Tuhaftır, hep ben olurum hazır patlamaya. 7. Yüreğime benzin döküp kibrit çakan Ey usta kundakçım iz bırakmayan! 8. Söylentiler çıksın, elimi kana bula Yeter ki günlerim olsun çırılçıplak koynunda. 9. Kumar borcum, yani namusumsun Masum değil, iflah etmez tutkumsun. 10. Bütün pislikleri ortaya çıkardığından Aşıksam nefret ediyorum yaşamaktan. 11. Aşk bütün kötülüklerin anasıdır. Her aşk sonunda bir bozgun anısıdır. 12. Seninle içimde bir yakın ölüm sevinci Sen vaktini şaşmazsın salgınlar gecikmeli. 13. Aşkın fincanından kayıp gitmiş bir pul sırça Ve güve yeniği umudun havli kumaşında. 14. Benim soluğum barut kokar ve de kan. Seninki bir ağıttır kendini yerden yere vuran. 15. Bu ham dünyada zoraki bir söz gibi sevgim. Sevsem sana yazık, sevmesem incinirsin. 16. Sevgimiz bir taştır yarısı gömük toprağa Kaldırsan böcekler görürsün altında. 17. Temiz kalmış ne bulunur bir çöplükte Aşk da kirlenir elbet insanla birlikte. 18. Gözlerine derinden ne zaman baksam Hep uzaklaşıp giden yalnız bir adam.