BÜLENT ÖZCAN hayatı ve şiirleri
25 Şubat 1973'te Kayseri'nin Sarız ilçesinde doğdu. İlk, orta ve lise öğrenimini Gaziantep'te tamamladı.Londra'da Southgate, Nottingham'da New College'de okudu.Gaziantep'te yayımlanan Doğuş, Önder, Yeni Gazete, Sizin Gazete, Ekspres ve Arena gazetelerinde sanat yönetmenliği; Doğan ve Şok gazetelerinde yazı işleri müdürlüğü görevlerinde bulundu; Gaziantep 27 gazetesinde felsefe ve kültür sanat üzerine yazılar yazdı. Şiir sergileri açtı. Gaziantep'te otobüs durağında açtığı 5. resimli şiir sergisi ulusal basında yer aldı.
Şiirleriyle; Aykırı Sanat, Berfin Bahar, Çalı, Damla, Edebiyat Gündemi, Gülpınar, Kırk Merdiven, Kuzeysu, Şafak, Öteki-siz, Şiir Defteri, Wird başta olmak üzere pek çok dergide göründü. Ayrıca, kendi isminin yanı sıra, şiir ve yazılarıyla, A. Ozan Akgüneş, Özlem Günay Aytekin, Can Ozan takma adlarıyla da, "Benim için gerçek bir sanat-edebiyat okuluydu" dediği, Sadettin Kaplan'ın yönettiği "Genç Kalemler" sayfasında yer aldı.Şiirleri, Naser Feiz tarafından Farsça'ya çevrilerek, Tahran'ın önde gelen sanat edebiyat dergilerinde yayımlandı.
2 Temmuz 1993'te Sivas'ta meydana gelen insanlık dışı olaylara, Gaziantep'te ilk tepki Bülent Özcan'dan geldi; Gaziantep'te bulunan Atatürk Anıtı'na "Sivas'ta Katledilen Sanatçıların Anısına" yazılı bir çelenk bırakarak, böyle bir katliama insanların tepkisiz kalmasını eleştirdi.
Şiirlerini, Şubat 1994'de "En Güzel Ben Ölürüm" adlı bir kitapta topladı, büyük ilgi gördü.Nisan 1995'te, Bağbozumu Ortak Betik'i yayımladı; coşkuyla karşılandı. Ancak, kimi siyasal nedenlerden dolayı, Bağbozumu'nun yayınına ara vermek zorunda kaldı.
Mayıs 1996'da yeni şiirlerle birlikte "En Güzel Ben Ölürüm"ün ikinci basımı, Ankara'da, İlke Kitabevi tarafından yayımlandı. Şairler, eleştirmenler, O'nu, yaşamın özgün şairi olarak selamladılar.İnsanların kimi toplumsal olaylara karşı duyarsızlığını ve aydınların da susarak kendi kabuğuna çekilmesini eleştirmek amacıyla, bir dizi propesto girişiminde bulunma kararı aldı. İlk protesto olarak, 8 Kasım 1996'da, Galata Köprüsü üzerinde kitaplarını denize attı. 25 Şubat 1997'de ise, Gaziantep Asrî Mezarlığı'nda, ölülere bir şiir dinletisi sunarak, mezarlıklara şiir kitaplarını bıraktı. Her iki protesto da haber ajansları aracılığıyla ulusal basında yer aldı.Türkiye Yazarlar Sendikası, Edebiyatçılar Derneği ve Kilis Gazeteciler Cemiyeti üyesi.Mayıs 1997'de Türkiye'den ayrılarak Londra'ya yerleşti. 1996- 2002 yılları arası yazdığı şiirleri, Ocak 2002'de, Hera Şiir Kitaplığı'nca, "Gelincik Tozları" adıyla İstanbul'da yayımlandı.
Web Sitesi:
www.bulentozcan.com
Bülent Özcan için İngiltere'de yayınlanan bir haber |
|
Ağıtı yaralı kuşlar konar alnıma
en güzel ben ölürüm
BİR İLKYAZ DÜŞÜDÜR ÖLÜM
ÇOCUKLUK MEVSİMİ
Çocukluk mevsimi ne çabuk geçti,
Hayaller güzeldi, düşler güzeldi...
Annelerin yüzü daha güleçti,
Baharlar güzeldi, kışlar güzeldi...
Bulutlar üstüne ne düşler
kurdum,
Sapanla devleri gözünden vurdum,
Gece Kaf Dağı’na çıkıp
oturdum,
Zümrüt Anka denen kuşlar güzeldi...
Bir çağı yürürdüm iki
adımla,
Kişnerdi dal atım bağladığımda,
Kaybolan bilyeme ağladığımda,
Gözümden süzülen yaşlar güzeldi...
Eylül `89,
Gaziantep
DÜŞ ÖRTEN
Salınır şiirim uykuda
Yanar diri imgelerim
Yüreğim mürekkep
lekesi
Damıtır acıyı güzellerim
Hüznümü kanatır bir dize
Süzülüp içinden dizelerin
Gezerim bir
bir sözcükleri
Yüzümü Nil’e dökerim
Benim uslu çocuk yanım
Söyle nerde yitik gemin
Kıyı belledin
göğü hep
Denizini görmediğin...
Bülent ÖZCAN
Ezgisi Mavi
Usul usul açıyorsun içimde
düş ırmağı bir göğü
güzelliyorsun
bir ezgi düşürüyorsun mavi
kanatlanıp güzü elliyorsun
Usul usul açıyorsun içimde
uzun bir zamanı demliyorsun
yokluktan
geliyorsun hünerli
bir ömrü yeniden deniyorsun
Usul usul açıyorsun
içimde
sözcük sözcük çoğalıyorsun
bir imge oluyorsun bu şiirde
dokunduğum an kanıyorsun
18 Ağustos 2003, Londra, İngiltere
Gelincik Tozları
Okumadan atladığın sayfalar,
Hayatının kırık notlarıdır...
Anılar şimdi o yorgun sular,
Bu şiirin kanayan rüzgârıdır...
Her ırmak kendi göğüne yaslanır
Her kuş kendi göğünü gök sanır...
Sahiplenerek yürüdüğün o ömür var ya;
Havada uçuşan gelincik tozlarıdır...
11 Ocak 2001,
Enfıeld Island Village, Londra
G Ü
Z E L L E M E
Uyku, ölümün meleğidir;
Şiir, şairlerin dileği...
Zaman, tanrıların eleğidir;
Barış, çocukların yüreği...
Aşk, canın ipeğidir;
Umut, hüznün
bebeği...
İnsan, insan emeğidir;
Ölüm, yaşam gereği...
10 Temmuz 2000,
Hucknall-Notts./İngiltere
Kanayan Ömrüm Benim
Anam
Hep aynı güzel kadın
Duygulu içten cana yakın
İkizim
Üşüyen sıcak yanım
Anam
Yüreğimde süren ışkın
Göğü kuşatılmış mavi
Şiirimi yurt edinen kuş
sürüsü
Çağlanın çağıldayan yeşili
Sürgün göğümün yağmur bulutu
Çocukluğumun yitik türküsü
Anam
Ateşin ağzı
Acının yalazı
Serçenin kanı
Ruhumu seyre durduğum aynam
Tanrıya komşu bahçem
Çocukların kiraz çaldığı
Anam
Umudun soluk alışı
Suyun
kendine akan tarihi
Toprağın alın teri
Rüzgârın uyuduğu vadi
Yarım
kalmış şiirlerin adresi
Kelebeğin çiçekten elleri
Anam
Kendini
doğuran kadın
Yunus’un bilge yüreği
Kanayan ömrüm benim
7 Ocak 2001,
Enfield Island Village, Londra
KUŞ İZLERİ
Her yanda kuş izleri
Oysa vakit çok erken
Yüklenip dizeleri
Uzaklara
giderken:
Dudağımda bir çiğdem
Ölürüm kederimden...
Eylül
1997, Londra
Ş i i r S o n s u z l u ğ u
Zamanların ötesinde bir zaman
Düşleri zamana
Zamanı şiire kuruyorum
Şiir sonsuz ey ozan
Yazamazsın! ..
Yazılmayanın şiirini yazmalı
Yıldızlar
ayakta
Yapraklar uykudayken daha...
Şiiri zamana
Zamanı rüyaya
sığdıramazsın
Şiir sonsuz ey ozan
Bir fındık kabuğunda
Gökyüzü düşün
Gökyüzünü tutamazsın!..
Kasım 1991,
Gaziantep
YALNIZLIKTAN ÜŞÜYOR İÇİMDE
KELİMELER
Kederden kendime köprüler yapıyorum
Kıldan ince kılıçtan keskince
köprüler
Her köprüden bir şiir okuyup geçiyorum
Yalnızlıktan üşüyor içimde
kelimeler
Yüzünün denizinden atlaslar biçiyorum
Kendimden çok uzağa
gitsem de çok kereler
Şiir ki salt coşkuyla yazılmaz
biliyorum
Yalnızlıktan üşüyor içimde kelimeler
Çok ölmüş bir şairim
yıldızlardan daha çok
Dalında uğuldayan şu rüzgârdan daha çok
Çok ölmüş
yoksul ölmüş ama en erken ölmüş
Yalnızlıktan üşüyor içimde
kelimeler
Aralık 1997, Londra, İngiltere
Sur
Ayinleri
I.
Sözcüklerden yel
değirmenleri yapan şair
...yanardağları yüreğinde eriten şair
…..her
sözü imbikten damıtan şair
……sahaflarda unutulmuş kitapların hüznü
……..çivitrengi
………kanar
………..şimdi
II.
S e n gönül
dergâhında çile dolduran derviş
s
...ı
….r
......r
........ı
dökülmüş aynaların sarrafı
d ü ş / ü n
……k i
yolunu şaşıran şahmaran
……..sinsi bir sin gibidir zulasında simyanın
…..siner sesine suların
…. d
…...ö
……k ü l
………ü
………...r
.…………………………………………..
……………h…………………………....
……………a………………….……..n
………….. r…………………..……ı
……………..f…………………….r
………………l……………….. a
……………….e…………….l
……………….r………….r
………………. i……..u
…………………….s
III.
Misli
menendi görülmemiş
o sevdalı gül/üşü/n
şiirine
…….d
………ö
………..k
………….ü
……………l/e
…………......n
………………..kül/dür şair
……………dayayıp şakaklarını namlusuna
……………………………...... z
………………………………….a
……………………………………m
………………………………………a
………………………………………..n
…………………………………………..ı
……………………………………………n
……………………………………………...
………………………………………….....
…………………………………………...
IV.
G
…ü
..n
…...e
….ş
……e
……..i
………n
……….a
……….t kendisi ol/an rüzgâr
en yağız atlarını koynunda
t
………………………..a
…………………………ş
………………………...ı
………………………...y
…………………………..a
…………………………….n rüzgâr
ışır gergefinde o çetrefil
sevdanın
V.
Samanyoluna bağdaş kuran turnalar
…harlı
kanatlarıyla
….çoban yıldızlarına yol gösterir
……deniz kızları susar
VI.
Ey şair
…..yüreği yeryüzü katarı bilge
……ecesiz bir
ecelle kuşatılmadan daha
…….s
……..ö
………z
………..c
…………ü
……………k
…………..l
…………e
………..r
……..i…..u
……….y
………….a
…………n
………..d
……….ı
……...r
7 Ocak 2004, Londra, İngiltere
Bülent ÖZCAN
Bir ilkyaz düşüdür ölüm
Sevi ateşidir ölüm
Her an yaratır kendini
Çoğuldur, dişidir ölüm..
Bülent ÖZCAN
Böyle umut doluyken tepeden tırnağa
Böyle seviyorken seni amansız
Böyle değerliyken
Böyle yüceyken sevda
En güzel ben ölürüm
K e s i n! ..
Ağustos 1993,
Gaziantep
Ağıtı yaralı kuşlar konar alnıma
Beni bir sağucu mu sanırlar
Tünedikleri ömrün kâhinidir onlar
Dökerler kanatlarını rehin bir nehrin avlusuna
Gelir bana konuk olurlar
Ağıtı yaralı kuşlar konar alnıma
Sesini sebil etmiş çeşmeler durulanır
Güvercin uykulardan bir menekşe uyanır
Zamanın aynasında salınır salkım söğüt
Göğün kırlangıcını şu ağaç tanrı sanır
Ağıtı yaralı kuşlar konar alnıma
Baharı firar etmiş bahçelerin imlası dökülür
Bir serçenin düşünü hayra yorar bir bilge
Dalında yaprak çürür
Evren küçülür
Ağıtı yaralı kuşlar konar alnıma
Tanrının üvey çocuğu mudur onlar
Bu yüzden mi şairlere dokunurlar
Göğün yorgun yüzünde sessiz uyurlar
Ağıtı yaralı kuşlar konar alnıma
Hüznüme usul usul yağar kar...
Şubat 2001,
Enfield Island Village, Londra
|