Ulug Beyin Hayati
Uluğ Bey
1393 yılında Sultaniye'de doğmuştur. Dönemin en büyüm bilim alimlerinden bir tanesidir. Aynı zaman çokta iyi bir hükümdardır. Bilimde ilgilendiği alan matematik ve astronomidir. Timur'un erkek torunlarından hükümdar olanların bir tanesinin oğludur. Asıl adı Mehmettir. Ama onu herkes Uluğ Bey olarak tanır. Timur'un öldüğü sıralarda Uluğ Bey Semerkand'da bulunuyordu. Semerkand ve Maveraülnehir'e Mirza Halil Sultan'ın saldırısı üzerine babasının yanına gitmek zorunda kaldı. Babası bu bölgeleri yeniden ele geçirerek oğlu Uluğ Bey'e yönetimi bırakmıştır. Daha sonra Uluğ bey hem ülkeyi idare etmiş hem de öğrenimini sürdürmüştür. Uluğ Bey hem çok iyi bir bilim adamı hem de çok iyi bir padişahtı. Boş vakitlerini genelde kitap okuyarak ve bilim adamlarıyla fikir alış verişinde bulunarak geçirmiştir. Uluğ Bey tüm bilginleri etrafına toplamıştır. Aynı zamanda sadece kendisi bilimle ilgilenme kalmayıp diğer insanları da bilimle uğraşmaları için teşvik etmiştir. Medreselerde ders verilmesini sağlamıştır. O dönemin bir çok ünlü bilim adamını bir araya toplamıştır. Bilim merkezleri kurmuştur.
Uluğ Bey aynı zamanda çok zeki ve hafızası çok güçlü bir bilim adamıdır. Bir kitabı çok dikkatli okuduğunda o kitabı ezberleyebiliyordu. Daha çok matematik ve astronomi bölümleriyle ilgilenirdi. Bu bölümler hakkında bir çok bilgiye sahiptir. Bir rivayete göre kendi falına bakmış ve oğlu Abdüllatif tarafından öldürüleceğini görmüş ve bu sebepten dolayı oğlunu yanından uzaklaştırmıştır. Oğlunun babasına duyduğu bu soğukluk basının küçük oğluna daha fazla ilgi göstermesiyle daha da şiddetlenmiştir.
Semerkand'a bir rasathane kurmuştur, bu rasathanenin başkanlığını Kadı Zade etmiştir. Rasathane için yörede bulunan tüm mühendis, alim ve ustaları buraya çağırmıştır. Rasathanenin yapım ve rasat aletleri için çok para harcamıştır. Bu gözlem evinde yapılan gözlemler ancak on iki yolda bitirilebilmiştir. Gözlem evini sadece Kadı Zade değil Cemşit tarafından da yönetmiştir. Kadı Zade gözlemlerin sonucunu göremeden ölmüştür. Daha sonra gözlem evi Ali Kuşçuya bırakılmıştır. Uluğ Bey bu gözlem evinde en büyük eserini yani Zîc-i (Zeyç) burada yapmıştır. Bu eser daha bir kaç yüzyıl doğu ve batı tarafından kullanılmıştır. Zeyç'in ilk makalesi 1650 yılında Londra'da ilk olarak yayınlanmıştır. Avrupada bir çok dile çevrilmiş ve 1839 yılında cetvelleri Fransızca tercümesi ile basılmış. Daha sonrada orijinal olarak 1846 yılında basılmıştır.
Zîc-i Irak ve İran savaşı sırasında Türkiye'ye Aysofya'ya getirilmiştir. Bu büyük eserin sahibi 1449 yılında kendisinin de korktuğu gibi oğlu Abdüllatif tarafından öldürülmüştür.